Kayahan Uygur


Yayın Tarihi:

06 Şubat 2017 Pazartesi 01:00:00

Küreselci Avrupa korkudan titriyor 

Trump’ın “önce Amerika” sloganıyla kendi ülkesini küreselci finans çetesinden kurtarması büyük bir değişimdir. ABD’nin Batı’yı bir blok ve Batılı ülkeleri öz kardeşleri olarak gören küreselci mantığı terk etmesi George Bush döneminde kurulan “yeni dünya düzenini” alt üst etti. Bugüne kadar militarist ve baskıcı küresel sistemin lideri ABD’nin kanatları altında insan hakları ve demokrasi şampiyonluğunu yapan ikiyüzlü AB liderlerini aldı bir telaş. 

AB’nin çıkmazı 

Ne yapacaklar, Rusya’dan, Akdeniz’in güneyinden, Ortadoğu’dan gelen tehditlere karşı tek başlarına nasıl mücadele edecekler? Ekonomik açıdan Çin, Japonya ve ABD’nin rekabetine nasıl dayanacaklar? Yeni gelişen Türkiye, Brezilya, Güney Afrika gibi ülkelerle nasıl başa çıkacaklar? Yıllardır Amerika’nın himayesiyle kendi halklarını iyice şımarttılar, birçok AB ülkesinde askerlik bile yok, devlet bütçeleri savunma harcamalarına değil iyice ihtiyarlamış olan nüfusun emeklilik ve hastalık giderlerini karşılamaya ayrılmış durumda. O halde bu ülkeleri kim koruyacak? 

Avrupa liderleri geçtiğimiz Cuma günü Malta’da toplanarak bu çözümsüz sorunları konuştular. Bu zirveden tabii ki hiçbir sonuç çıkmadı. Trump’a yönelik sert bir mesaj bekleyenler de hayal kırıklığına uğradı. Uluslararası siyaset sosyal medyada klavye kahramanlığı yapmaya benzemiyor çünkü. ABD’nin şemsiyesi altında sağa sola burun kıvırmak kolaydı, Türkiye gibi ülkelere ayar vermeye cesaret bile edebiliyorlardı, ama şimdi cepheleri parçalandı, safları dağıldı ve başlarına ne geldiğini acı acı düşünme dönemindeler. 

Her kafadan bir ses 

Avrupalılar içinde en telaşlısı tahmin edileceği gibi aralarında en yeteneksiz ve en zayıf lider olan Hollande. Fransa Cumhurbaşkanı toplantıda, “Trump, AB’nin içişlerine karışamaz” demiş. Burada kastı ABD Başkanı’nın Brexit’i savunan ve tek tek tüm Avrupalılar'ın AB’yi terk edeceklerinden dem vuran sözleri. 

Malta’da Almanya Fransa’ya nazaran çok daha ihtiyatlı bir tutum benimsedi. Merkel, Avrupa’nın bazı konularda ABD ile ayrı düşünmesine rağmen iki tarafın genel olarak ortak kalmaya devam ettiğini vurguladı. Tabii bu aslında Merkel’in kendi arzularını dile getirme çabası ve bir temenniden ibaret. 

Herkes biliyor ki, Batı’nın 2013’ten itibaren Ukrayna cephesinde Putin’in Rusya’sına karşı başlattığı kampanyanın elebaşlarından biri Merkel’dir. Şimdi, Batılılar'ın zayıfladığı bir anda Putin, Merkel’den intikam almak için elinden geleni yapacaktır. ABD desteğine son derece muhtaç durumda bulunan Almanya’nın Trump’a karşı diklenmesi mümkün değildir. 

Fransız komedisi 

Fransa’nın tutumu ise içinde bulunduğu panikten kaynaklanıyor. Trump’ın AB aleyhtarı sözleri Mayıs ayında yapılacak olan Fransız Başkanlık seçimlerinde AB karşıtı aday Marine Le Pen’in oylarını arttırmıştır. Kamuoyu yoklamalarındaki bu birkaç puanlık artış bile Fransa’nın uzun vadeli devlet borçlarındaki faiz oranını şimdiden yükseltmiştir. 

Ekonomistlerin saptamalarına göre Trump’ın gelişiyle birlikte Almanya ile Fransa arasındaki borç faizi farkı 2008 yılından beri en yüksek aralığa ulaşmıştır. Fransa, olumsuz yönde ve tehlikeli biçimde Almanya’yla ayrışıyor. Yüzde 100 oranını aşan kamu borçlarıyla bu büyük AB ülkesi aslında pratik olarak iflas halindedir. Başkanlık seçimlerinin sadece birinci turunda bile AB karşıtlarının en üst sırayı alması alacaklıları Fransa’nın kapısına yığacaktır. Bu nedenle panik halinde olan Fransızlar Merkel’in etekleri altına sığınmaya çalışıyorlar. 

Bakın şu küçük Donald’a 

AB’nin Donald Tusk adında Polonyalı liberal bir Avrupa Konseyi Başkanı var. Ne konuştuğunu bilmeyen bu zat birkaç gün önce Trump’ı AB için tıpkı Ukrayna’daki Rusya gibi bir tehdit olarak ilan etmişti. Amerikan şemsiyesi olmadan Ukrayna’nın da, Polonya’nın da, hatta Batı Avrupa’nın üstünden de bir silindir geçileceğini kavrayamayan Tusk’ın kulaklarını birileri çekmiş olmalı ki Malta’daki konuşması bambaşka oldu. AB Konsey Başkanı, “Transatlantik işbirliği kesin önceliğimizdir, hür dünyanın temelidir” şeklinde özürler dileyip, dil döktü. 

AB Toplantısında Macarlar Trump’ı alkışlarken, Baltık ülkeleri gelecek konusunda çok karamsar olduklarını, Trump ile Putin’in anlaşmaları ihtimalini düşünmek bile istemediklerini söylediler. Onlardan sonra söz alan Polonya’nın yeni muhafazakâr hükümetinin temsilcileri de ABD ile ilişkilerin hayati öneminden söz ettiler. Sonuçta, AB içinde bugün pasif bir “bekle gör” politikası ağır bastı. Avrupa bugün gözüne ışık sıkılmış bir tavşan gibi, hareketsiz ve donmuş durumdadır. 

Gözleri korktu 

Avrupa medyasına konuşan bir diplomat Malta’da, “Aman Donald Trump’ın Tweet mesajlarına cevap vermeyelim ve polemik yapmayalım” görüşünün ağır bastığını söylemiştir. 

Henüz AB’den ayrılma süreci bitmediği için Malta toplantısının belli bölümlerine katılıp bir kısmına katılmayan İngilizlerin tutumu da ilginçtir. İngilizler, Brexit ile terk ettikleri Avrupalılar'a şimdi de, “İsterseniz sizinle Trump arasında arabuluculuk yapabiliriz” diyerek adeta onların sinirleriyle oynamaktalar. 

Yaz geliyor 

Malta toplantısında bir de Ege denizinin Türkiye sayesinde kapanmasıyla ön plana çıkan Libya-İtalya göç yolu tartışılmıştır. Avrupalılar, Türkiye’nin geri kabul anlaşmasını sürdüreceği hayalindeler, ama onun karşılığı olan vizelerin kalkması konusunda henüz bilgi yok. Olsun, önümüz yaz, yani göç mevsimi başlıyor.