Kayahan Uygur


Yayın Tarihi:

08 Şubat 2017 Çarşamba 00:00:00

Trump'tan MGK'ya darbe 

Türkiye’de hiçbir zaman konuşulmayanları yazmaya devam ediyorum. ABD’nin eski Milli Güvenlik Konseyi (MGK) bir bakıma bir dünya hükümeti olarak çalışıyordu. Gündemini CIA düzenliyor, CIA’nın düzenlediği planlar çerçevesinde askerler ve siviller vaziyet alıyordu. Milli Güvenlik Konseyi dünya üst aklının iktidar organı işlevini görmekteydi. 

ABD’de vesayetçilik 

ABD Milli Güvenlik Konseyi, ayrıca sistemin milli irade üzerindeki vesayetçiliğini garanti etmekteydi. 1947’de beri var olan bu konsey 11 Eylül 2001 saldırısını bahane eden küreselciler tarafından 8 Ekim 2001 tarihinde çıkarttırılan bir kararname ile güçlendirildi ve yetkileri Başkan’ın yetkilerinin üstüne çıkarıldı. 

Donald Trump’ın iktidarı devraldıktan sonraki ilk işi 28 Ocak tarihinde imzaladığı bir Başkanlık Memorandumu ile bu durumu değiştirmek oldu. Daha önceleri bu konsey Başkanlık, Genelkurmay ve CIA’nın eş başkanlığıyla ortak ve eşit kararlarıyla yönetiliyordu. 1947’den 2001’e kadar bu şekilde devam eden uygulama 2001’den sonra fili olarak CIA’nın tek yanlı yönetimine geçmişti. 

Şimdi Trump Milli Güvenlik Konseyi’nin idaresinde sadece ve sadece seçilmiş başkan ya da yardımcısının yetkili olacağı bir sistem kurmuştur. CIA’nın toplantılara katılımı bile sadece Başkan’ın çağrısına bağlı olacaktır. Bu durum küreselciliğin terki ve ABD’nin kendisini diğer dünya devletleriyle aynı düzeyde bir konuma getirmesidir. 

Yaşlı çakma “İslamcılar” rahatsız 

Tabii Trump’ın ABD yönetimine getirdiği yeni çizgi Avrupa’da Amerikan şemsiyesi altında demokratlık oynayan sahtekârları ve Ortadoğu’da kendilerini “İslamcı” gibi gösteren işbirlikçileri rahatsız etmektedir. Hatırlayalım, 1990’da Sovyetler Birliği yöneticileri sosyalist kampı, komünist ülkeler ve partiler cephesini kendi elleriyle dağıttıklarında küçük komünistler, kibirli solcu “mahalle abileri” müthiş rahatsız olmuşlardı. Şimdi, yıllardır Obama’nın beslediği çakma “İslamcılar” ve sakallı “mahalle abileri” de Trump tarafından terkedilmiş olmanın üzüntüsünü yaşıyorlar. Yaşasınlar, bakalım bulundukları konumları CIA desteği olmadan koruyabilecekler mi? 

Trump’ın demokratik reformundan sonra ABD Milli Güvenlik Konseyi’nin katılımcıları şöyle belirlenmiştir: Başkan, Başkan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı, Hazine Bakanı, Milli Savunma Bakanı, Federal Başsavcı, İçişleri Bakanı, Milli Güvenlik Danışmanı, İç Güvenlik Danışmanı ve ABD’nin Birleşmiş Milletler Temsilcisi. Bunların dışında toplantının konusuna göre yürütme organından müsteşarlar ve özellikle ekonomi konuları ön planda olduğunda ekonomi ve maliye uzmanları davet edilecektir. 

Biz bu filmi gördük 

Başkan’ın Beyaz Saray’daki dar yönetim komitesinde daha önce Milli Güvenlik Kurulu’nu temsilen en az 3 üst düzey üye katılırken artık sadece Genel Kurmay Başkanı bu komite toplantılarına çağrılacaktır. 

ABD Milli Güvenlik Konseyi’nin eski yapısı şaşılacak şekilde bizim MGK’mızın eski haline benzemekteydi. Aslında bu da olağandır, çünkü Türkiye’de Atatürkçü geçinen eski vesayetçi yapı tamamıyla ABD ve NATO tarafından düzenlenmiş bir yarı sömürge yapısıydı. O dönemlerde Türkiye adeta bir “küçük Amerika” ve generallerinin çoğu da “Amerikan hayranları” idi. Zaten bunların bir kısmının 15 Temmuz direnişimiz sonucu ABD ve Almanya’ya sığınarak ihanet etmiş olmaları da bu durumu kanıtlıyor. 

Türkiye vesayetçiliğe karşı mücadelesine ABD’den önce başladı. Şimdi Trump Türkiye’de Erdoğan’ın çok önceleri aldığı önlemleri yeni yeni uygulamaya başladı. Küreselcilikle mücadelenin hep aynı konularla ilişkili olması anlaşılır bir durumdur. 

Gölge etmesinler yeter 

Şimdi ben bunları vurgulayınca “İslamofobi” şampiyonu olarak gördükleri Trump’ı övdüğümü söyleyenler bile çıkabilir. Benim altını çizdiğim nokta ise İslam dünyası açısından Obama’nın Trump’tan daha tehlikeli olduğudur. Çünkü bizim sorunumuz küreselcilikledir, ABD’nin evine dönmesini istiyor, İslam dünyasına karışmamasını talep ediyoruz. Yoksa çakma “İslamcılar” gibi ABD’den şefkat ve muhabbet bekleyecek değiliz, gölge etmesinler yeter diyoruz. 

Obama sözde “Müslümanların dostu” idi, ama 7 İslam ülkesini işgal etti, 14 tanesini sürekli bombaladı, milyonlarca Müslümanı öldürdü. Ve bugün Trump’ı “İslamofobi” ile suçlayan o çakma “İslamcı” mahalle abileri Obama ile birlikte demokrasi için “cihat” yapabileceklerini sanıyorlardı. Bence bu “abilerin “ yıllardır ABD’nin kanatları altında her türlü melaneti yapan FETÖ’den bir farkları yoktur. Bir kere ABD Başkanları’nın İncil’e el basarak yemin ettikleri Hıristiyan bir ülkedir, onlardan “İslam dostu” olmalarını beklemek sadece “Amerikanofillere” (Amerikan muhiplerine) mahsus olsa gerek. Bizim yapmamız gereken mümkün olduğu kadar güçlü bir hale gelerek onları eşit ilişkiye zorlamaktır. 

ABD bizim ülkemiz mi? 

Bu arada şunu da hatırlatayım, Trump’ın ABD’ye girişleri 3 ay durduran kararnamesinde değil İslam’ın, ülkelerin adı bile geçmiyor. Çünkü içinde 7 İslam ülkenin olduğu liste bizim çakmaların çok sevdiği Barak Hüseyin Obama efendinin döneminde hazırlanmıştır. Ve burada hedef alınanlar öyle sınırdan kaçıp canını kurtarmak isteyenler değil, binlerce dolarları olup yolculuk masraflarını ödeyebilen, ABD’de bağları olan insanlardır. Çoğu ABD’nin eski kaşarları, hain Iraklılar, küreselci çetenin kullandığı veya istismar ettiği kişiler ya da ABD hayranlarıdır. Zaten Trump’ın yasağından sonra Reuters’in haberine göre Tayland’daki otel ve tatil yerleri ful çekmiştir. Adamlar eğleniyor, tasası bizimkilere düşmüş.