Ömer Özkaya


Yayın Tarihi:

03 Şubat 2019 Pazar 08:00:00

Hegemonya dağılımı

Tek kutuplu dünyanın sonuna gelindiğine dair bir tablo oluşuyor. ABD’nin hegemonyasına yeni ortaklar çıkmış gibi: İngiltere, Almanya-Fransa, Rusya-Çin ve ABD. Dört hegemonik güç, dört ayaklı dünya ve fakat tek ideoloji. 

Hegemonyanın bu şekilde dağılımı ABD’yi zayıflatır mı? Çin ve Rusya'yı güçlendirir mi? İngiltere nasıl bir yeniden yapılanma sürecine girecektir? Almanya ve Fransa ortak liderliği, AB sahasını nasıl ideolojize edecektir? Türkiye bu tablonun içinde bir başka kutup olarak, beşinci kutup olarak ortaya çıkacak mıdır? 

Kapitalizm yeniden formatlanarak yeni uluslararası ilişkiler sisteminin tek ideolojisi mi olacaktır? Eğer böyle olacaksa kaç çeşit kapitalizm uygulaması karşımıza çıkacaktır? Sosyalizmdeki çeşitlilik kapitalizme de yansıyarak gerçek hegemonya bir nevi gizleniyor mu? ABD’nin küresel hegemonyası bitiyor mu? Yoksa ABD kapitalizme yeni format atarak ve değişik ideolojik uygulamalarının ortaya çıkışını ve hegemonyasını (yükünü) ustaca diğer devletlere dağıtarak yeni bir hegemonya türü mü üretiyor? 

Dünyaya format atılırken bu nevi sorular birçok merkezde tartışılıyor. ABD’nin borçlarına odaklanan analizler, AB’nin dağıldığına ilişkin yorumlar, Çin ve Rusya liderliğine yapılan özendirici kampanyalar ve İngiltere’nin Brexit sürecinde gözden uzak tutulan İngiliz Milletler Topluluğu’nun “yeni” durumu gibi birçok başlık, küresel kaosu algılamayı önlemektedir. 

Türkiye’nin bu yeni oluşan uluslararası ilişkiler sisteminde beşinci kutup mu olacağı yoksa yeni formatlı bağlantısız devletleri mi temsil edeceği de cevabı aranan bir başka dev soru. 

İdeolojik hegemonya mı devletsel hegemonya mı? Bu sorunun cevabını bulmak için küresel çapta bir siyasal ve ekonomik “değişim” yaşanmaktadır. 

Bu değişim ABD’yi hem küreye dağıtmakta hem de küreden eve çekilmesini sağlayacak yeni bir uluslararası tepki dinamikleri üretmektedir. Pentagon’un bu bağlamda eve çekilmeyi hızlandırıcı bir küresel askeri dağılım stratejisi izleyip izlemediği de cevabı aranan bir başka mega soru. 

ABD’nin küresel bir imparatorluğa evrilmesi ile birlikte yaptığı ilk stratejik araştırmalar hamlesi, geçmişteki imparatorlukları mercek altına alması olmuştur. Birçok ABD’li stratejist, imparatorlukların mantığını ve siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel ve dinsel dinamikleri ile askerî akıllarını kavramak ve analiz etmek için geniş çaplı bir okuma, anlama ve analiz sürecine girmiştir. 

Küresel stratejik aklın şu anki merkezi olan ABD’nin baba Bush, Obama ve Trump dönemi politikacıları mercek altına alınacak olursa karşımıza ne tür bir stratejik tartela çıkacaktır? Bu sorunun cevabı belki yeni çok kutuplu dünyanın senaryosunu açığa çıkaracak bir potansiyele sahip gibi durmaktadır. 

İmparatorlukların akıbetlerini ve süreçlerini inceleyen bir ABD’nin stratejik hamleleri, ilerleyiş ve geri çekilişleri, siyasal ve ekonomik tutumları, küresel sonuçlar üretecek ve yeni küresel sistemi de mimarize edecek bir yoğun planlama içeriği taşımaktadır. 

Bu bağlamda finansal analizler ve öngörüler bazlı analizler geleceği kavramakta, sezmekte ve analiz etmekte gerçeği ortaya çıkarmayı önleyici bir işlev de görecektir. 

Küresel rezerv para olgusu temel belirleyici vasfını çoktan yitirmiştir. Çoklu küresel rezerv para sistemine geçilme tatbikatı sanal paralar ile yapılmış ve o sisteme geçilmiştir. Bu bağlamda ABD’nin dolara endeksli bir küresel sistemi mi yoksa bilişimsel, istihbari ve teknolojik pakete endeksli bir hegemonyayı mı tercih edeceği sorulmalıdır. 

Küresel geleceği öngörebilmek için hangi aktörlere bakmak gerekir? 

Geçmiş, doğru bakılırsa, geleceğin aynasıdır.