Ömer Özkaya


Yayın Tarihi:

05 Kasım 2018 Pazartesi 00:00:00

Artırılmış gerçeklik ve uluslararası ilişkiler 

Artırılmış gerçeklik, gerçek dünyadaki çevrenin ve etkilerinin, bilgisayar tarafından üretilen; ses, görüntü, grafik ve GPS verileri ile zenginleştirilerek meydana getirilen canlı veya dolaylı fiziksel görünümüdür. Bu kavram kısaca gerçekliğin bilgisayar tarafından değiştirilmesi ve artırılmasıdır. (Vikipedi) 

“Sürrealist gotik siyaset” başlıklı bir önceki yazımızda edebi akımların siyasette Batı tarafından bir hayli zamandır kullanıldığını vurgulamıştık. Günümüzde yukarıda tanımını verdiğimiz “artırılmış gerçeklik” ve yanı sıra “azaltılmış gerçeklik” kavramı, uluslararası ilişkilerde yoğun şekilde çok uzun zamandır kullanılmaktadır. Bilişim biliminin diplomasi, siyaset ve propaganda alanından alıp bilişim teknolojilerine uyarladığı bir kavramdır. 

Osmanlı artırılmış ve azaltılmış gerçeklik propagandalarına en çok maruz kalmış devletlerden biridir. Yine Hitler, hem artırılmış ve hem de (özellikle) azaltılmış gerçeklik kavramlarını politikasının ve ideolojisinin motoru yapmıştır. SSCB sayesinde komünizm ve sosyalizm kavramları, İslami terör ve İslami Asya da yine artırılmış ve azaltılmış gerçeklik kavramlarının uygulamaları ile uluslararası baskı ve propagandanın yoğun stresi altında bırakılmışlardır. 

Propaganda kavramının politika ile birleşimi denilebilecek artırılmış ve azaltılmış gerçeklik terimi, günümüzde hayatın her alanında yoğun şekilde kullanılmaktadır. Kullandığı obje ve materyal zenginliği göz önüne alındığında ana fikrin ya da gerçekliğin nasıl abartılıp (arttırılmış gerçeklik) veya nasıl yok edildiği (azaltılmış gerçeklik) görüldüğünde ne kadar kullanışlı olduğu da ortaya çıkmaktadır. 

Bilişim teknolojilerinin hayatın birçok alanında kullanılan sıradan veya önemli olgu ve yöntemleri nasıl farklılaştırdığı ve endüstri haline getirdiği incelendiğinde yine bir önceki yazıda ifade ettiğimiz teknoloji ve bilime “tapınma” işlemi ile yüzleşiyoruz. Gerçekten bilişim bilimleri her şeyi değiştirme, geliştirme ve yeni “şeyler icat etme” alanında inanılmaz bir öncülük görevini yerine getirmektedir. 

Fakat artırılmış ve azaltılmış gerçeklik kavramları; masallardan, mitolojilerden fıkralardan, haberlerden gazete manşetlerine kadar zaten yoğun şekilde kullanılıyordu. Bunun bu bağlamından koparılıp yeni imiş gibi servis edilmesi bilim, teknoloji ve internet gibi birçok alanda algımızı da manipüle etmektedir. 

Uluslararası ilişkilerin yoğun manipülasyon, dezenformasyon ve spekülasyon içermesi, artırılmış ve azaltılmış gerçekliğin dünya liderleri ve hatta aile bireyleri tarafından yoğun kullanımı sanal gerçeklik kavramını objektif gerçekliğin yanına yerleştirmiştir. 

Bu bağlamda mesela ABD'ye yönelik eleştiriler, ABD'nin İslami Asya stratejileri, İran'a uygulanan ambargo, İkinci Körfez Savaşı sırasında Irak ve Saddam'ı hedef alan kampanyalar, Afrika'daki insanları hedef alan çeşitli uluslararası STK'ların atraksiyonları gibi yüzlerce konu, artırılmış ve azaltılmış gerçeklik yöntemlerinin aşırı kullanımı sonucu trajik sonuçlar üretebilmiştir. 

En son Türkiye'nin maruz kaldığı döviz operasyonları da yine artırılmış ve azaltılmış gerçeklik kavramlarının yoğun şekilde kullanımı ile ciddi hasarlara sebep olmuştur. 

“Vur dediysek öldür demedik” yöntemi uluslararası ilişkilerde sıklıkla kullanılır. Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı olayının da bu kavramla izah edilmesi de gösteriyor ki artırılmış ve azaltılmış gerçeklik kavramlarının gotik kullanımı hayatımızı değiştirmeye devam edecektir. 

“Hiç bir şey göründüğü gibi değildir” aforizması gibi artırılmış ve azaltılmış gerçeklik kavramını çarpıcı şekilde izah eden bir ifade zenginliğine sahibiz. Bu zenginlik uluslararası ilişkilerde neden aleyhimizde işler? 

Her gerçek denilen, gerçek, her yalan denilen de yalan değildir.