Ömer Özkaya


Yayın Tarihi:

03 Aralık 2018 Pazartesi 08:00:00

Turuncu devrimlerden Sarı Yeleklilere 

Fransa'da akaryakıt fiyatlarını protesto ile başlayan Sarı Yelekliler Hareketi, AB ülkelerine yayılıyor. Özellikle Belçika ve NATO'nun başkenti Brüksel'e de sıçramış olması dikkati gerektirmektedir. G-20 ülkeleri liderler zirvesi de Sarı Yelekliler Hareketi eşliğinde gerçekleştirildi.  

Daha önce Orta ve Doğu Avrupa'yı saran ve Avrasya'yı etkileyen Turuncu Devrim dalgası vardı. Turuncu Devrimler ile SSCB sonrası kurulan denge bozulmuştur. NATO'nun Rusya'yı kuşatma hareketinin gerekçelerini üretmesi ve takviye etmesi açısından Turuncu Devrimler'in etkili olduğu görülmektedir. İstenenin bu olup olmadığı ise hâlâ tartışılıyor. 

G-20 ülkeleri liderler zirvesinde konunun bölgesel ve küresel bir tehdit algılamasına sebep olmadığı da bir başka ilginç noktadır. ABD'nin Seattle kentindeki protesto serisinin aynısını şu anda Fransa bağlamında AB'nin bir kısmı yaşamaktadır ve mahiyet olarak Seattle'daki eylemlerle aynı ise konu Batı'nın oturduğu siyasal, ekonomik, ideolojik zeminin doğal bir sonucu olarak da değerlendirmelidir. 

Daha önce bir yazımızda devletlerarasında düzenlemenin önemli oranda gerçekleştirildiğini ifade etmiş ve bundan sonraki gelişmelerin büyük yapının iç dizaynı olarak görülmesi gerektiğinin altını çizmiştik. Bu bağlamda Fransa'nın yakın geçmişinde büyük çiftçi eylemleri de çok dikkat çekmiştir. Fakat AB içi ve küresel tarımsal parselasyon sebebiyle sonuç ciddi anlamda değişmemiştir. Fransa bu hali ile AB ve Batı'nın küresel dizaynın test edildiği bir siyasal, ekonomik ve sosyal gösterge alanı gibi işlev görebilmektedir. 

Sarı Yelekliler Hareketi'nin şiddetli eylemlerine rağmen Fransız yönetiminin tutumu ve izlediği strateji, konunun sistemi kökten tehdit edici değil, hükümeti yıkmayı değil, birikmiş gazın boşalması olarak değerlendirildiği görülmektedir. 

Fransa'da daha önce de binlerce aracın yakıldığı büyük eylemler yapılmıştır. O eylemlerin cevabı bir başka Batı ülkesinde aynen verilmiş midir, bakmak gerekir. Bu tür olayların AB ve Batı'nın iç dizaynı ve dengeleri ile ilgili olduğunu bir kez daha belirtmekte fayda vardır.   

G-7'ler zirvesini G-20'lerin mutfak aşaması olarak değerlendirmek gerekirse Batı'nın bozulan konsensüsünün önemli oranda bozulmuş hali ile yeni konsensüs olarak kabul edildiği teyid edilmektedir. 

Fransa'daki olaylar sonucunda Batı'nın iç dizayn faaliyetlerine daha radikal şekilde devam edileceğini de öngörmeliyiz. 

Batı'da ve genel olarak küresel alanda beklenen krizin öncü göstergeleri olan finansal hareketler ile toplumsal hareketlere sebep olabilecek kitlesel işçi çıkarma hareketleri, yakın gelecekte daha büyük siyasal, sosyal ve ekonomik ağır eylemler beklendiğini ortaya koymaktadır. Bu eylemler olsa da AB ve Batı'nın tavrının ne olacağı Fransa örneğinde görülmüştür. 

ABD devriminden sonra Fransız devriminin gerçekleştirildiğini, Batı'nın yaklaşık 200 yıldır ABD merkezli inşa edildiğini de bir kez daha tespit etmek zaruridir. Daha doğru ifade ile ABD'de üretilen siyasal, ekonomik, sosyal, dini, kültürel ve askeri konseptler Avrupa'yı da şekillendirmektedir. 

Bütün bunlara rağmen küresel bir hercü mercin yaşanması ve devletlerarası savaşların yaşanması da senaryo harici değildir ve önceden planlanmış olarak durmaktadır. 

Bu bağlamda Fransa merkezli Sarı Yelekliler Hareketi'yle önümüzdeki süreçte uygulanacak küresel ekonomik ve sosyal politikalara toplumların verebilecekleri tepkiler görülmüş ve bu tepkilerin büyüklüğü ne olursa olsun tavizsiz karşılanması karara bağlanmıştır. Bu da şu anda uygulanmaktadır. 

Küresel iklim değişikliğini düzenleme politikalarına ABD'nin tepki koyması, bu bağlamda daha da anlaşılır olmaktadır. Yani Batı kendi içindeki mevcut yeni konsensüsün küresel izdüşümünü dizayn etmektedir. Bu da eski etki alanlarının paylaşımı sorunu olarak görülmekte ve kavga-dövüş uzlaşı sağlanmaktadır. Bu süreci de sürrealist gotik siyaset süreci olarak nitelemiştik zaten. Değişimleri öngörülebilmek ve yönetebilmek, bilgeliktir.